Yeni yıla geleneksel olarak zıplayarak girenlerden misiniz?
Yoksa başka bir şehirden gelen telefonun başında, on kişiyle art arda konuşmaya çalışıp, aslında kimseyle ciddi anlamda konuşamadan girenlerden misiniz?
Her iki durumda da, sevincinizin asıl sebebi nedir? "Bu sene de ölmedik len ehe ehe" gibi bir düşünce mi var bilinçaltınızda bir yerlerde?
Peki, size de bu "2010" sayısında, sıfırların yerinde bir yanlışlık varmış gibi geliyor mu? Yani sen tut 9 sene boyunca, 2 ve diğer bütün yedi rakamın (2000 yılını dışlıyoruz bu noktada) himayesi altında dur, sonra böyle sanki bir çitten atlamış gibi kal en sağda. Bu görüntüye alışmam zaman alacak sanırım. Sürekli 2100 yazma eğilimindeyim zira... (Hayır, illa zincirler kırılacaksa da, anca beraber, kanca beraber olsun istiyorum galiba)
Evet, yılbaşından beri bu sorularla meşgul kafam.. Sırf finallere çalışmamak, makaleleri yazmaya başlamamak için, sevgili beynimin oynadığı oyunların son perdesinde bunlar mevcut kısaca..
13 Ocak 2010 Çarşamba
9 Ocak 2010 Cumartesi
"Gerçekten yazmak istiyorsanız, bütün sevdiklerinizi öldürmeniz gerekir."
Ya böyle de büyük laflar edilmez ki kardeşim.. Etkilenip gece gündüz düşüneni var (evet, manyak onlar), oha ne biçim laf etmiş, ben hiç böyle laflar edemiycem mi lan diye üzüleni var (bu da ayrı tür bir manyak)..
Şimdi böyle geyik bir giriş yaptım ama, söz hakikaten çok ama çok gerçek. Yani, tabii ki tutup da bütün sevdiklerimizi öldürüp çok başarılı yazarlar olmaya bir teşvik değil. Söz konusu olan şey, acı.. Ve gerçekten de düşündüğünüz zaman, yani yazı yazmakla ilgili olanlar bunu daha iyi anlayacaktır ki, genelde yazma konusunda en verimli olunan zamanlar, acıyla en çok haşır neşir olunan zamanlardır. Tabii "yazma"dan kasıt, böyle şu an benim yaptığım gibi tutup da bir konu hakkında karşındakiyle sohbet eder gibi, edebi değeri sıfıra yakın şeyler çıkartmak değil. Ciddi anlamda, en derin, en dolu, en duygu-yoğun yazılar, acıya en yakın olduğunuz zamanlarda çıkar. Bu şarkı sözü yazarları için de böyledir kanımca.
"Gerçekten" diyor adam, gerçek'ten.. Öteki türlüsü, yani yaşamadan yazmak, cidden hayal'den..
(Bu arada, sözün sahibini bilmeyip merak edenler için geliyor: John Fowles.)
Şimdi böyle geyik bir giriş yaptım ama, söz hakikaten çok ama çok gerçek. Yani, tabii ki tutup da bütün sevdiklerimizi öldürüp çok başarılı yazarlar olmaya bir teşvik değil. Söz konusu olan şey, acı.. Ve gerçekten de düşündüğünüz zaman, yani yazı yazmakla ilgili olanlar bunu daha iyi anlayacaktır ki, genelde yazma konusunda en verimli olunan zamanlar, acıyla en çok haşır neşir olunan zamanlardır. Tabii "yazma"dan kasıt, böyle şu an benim yaptığım gibi tutup da bir konu hakkında karşındakiyle sohbet eder gibi, edebi değeri sıfıra yakın şeyler çıkartmak değil. Ciddi anlamda, en derin, en dolu, en duygu-yoğun yazılar, acıya en yakın olduğunuz zamanlarda çıkar. Bu şarkı sözü yazarları için de böyledir kanımca.
"Gerçekten" diyor adam, gerçek'ten.. Öteki türlüsü, yani yaşamadan yazmak, cidden hayal'den..
(Bu arada, sözün sahibini bilmeyip merak edenler için geliyor: John Fowles.)
6 Ocak 2010 Çarşamba
Doğa İçin Çal - Divane Aşık Gibi
Doga icin cal ! / Divane Asik Gibi - Official Video from Doga icin cal on Vimeo.
Doğa İçin Çal, bir agaclar.net projesidir.
"Dünya'nın hali ortada. Yerküresiyle, atmosferiyle tehlike sinyalleri verip duruyor.
Küresel iklim değişikliği bir dert; seller, taşkınlar, buzulların erimesi, kıyıların denizler tarafından yutulması ihtimali, kuraklık...
Beslenme başka bir dert; besin bulanlar için GDO'lu ürünler, denetimsiz tarımsal ilaçlama, sakıncalı katkı maddeleri... Bulamayanların sorunu karmaşık değil: Sadece açlık! Enerji savaşları, temiz su savaşları... Yani gidişat iyi değil.
En güçlü ya da yoksul olanların büyük çoğunluğu, kendi küçük ya da büyük çıkarını esas alarak, kendini dünyanın merkezine koyarak yaşıyor. Herkesin mazareti var!
Çok şey sadece günü kurtarmaya yönelik.. Doğayı yok sayarak yapılan her şey, geleceğimizi biraz daha belirsizleştiriyor. Komik olan, korunmak doğanın umurunda bile değil. O nasıl olsa, öyle ya da böyle var olacak... Vay bizim halimize...
İklim değişiklikleri, seller, taşkınlar, bunlar dünya kabuk bağladığından bu yana hep var ama son yüz yılın grafikleri öncekilerle benzerlik göstermiyor, kendi elimizle yaptıklarımızın, bu kötü gidişe direkt etkisi var. Önceleri düşe kalka yaşıyorduk, artık kıçımızın üstünde hızla kaymaya başladık. İşin bilimiyle uğraşan herkes bu konuda hem fikir. Çevreci hareketler, bu gidişi durdurulması gerektiğini herkese anlatmaya çalışıyor.
Agaclar.net olarak başından beri işin neresinden tutacağımıza bakıp durduk. Yaptığımız her şeyde bu amacın izi var. Daha neler yapabiliriz?
Doğa sorunlarının evrenselliği, doğanın insanlara mekan ve kaynak oluşuyla, müziğin evrenselliği ve insanların ortak dili oluşu arasındaki bağ, projenin çıkış noktası oldu.
Müzik; yaygın, eneji dolu, durdurup kendini dinleten ya da arka plana geçip çaktırmadan varolan...
Seçtiğimiz parça: "Divane Aşık Gibi" Bilmeyen yok, sevmeyen yok...
Dünyanın çivisini çıkaranlar kadar, bunu seyretmekle yetinenler de benzer biçimde sorumluysa, çözümler bulmak ve uygulamak zorundaysak, her vesile ile hatırlamalı, hatırlatmalıyız.... Hem değişim gerektiğini bilip, hem "Şöyle yap, böyle yap" laflarını dinlemediğimize göre, "ne yapmalıyım" diye düşünmek gerektiğini her dinlediğinde hatırlatan bir müzik işe yarar mı? En azından konunun farkında olanlar için, arka planda fazladan bir vicdan azabı durumu yaratır mı?
"Birlikten kuvvet doğar" mı? Tek tek düşündüğümüz, anlatmaya çalıştıklarımız, hep birlikte, bir ucundan tutarak ortaya konduğunda verdiği enerji artar mı?
Agaclar.net'ten Fırat Çavaş, doğdukları iller farklı, yaşadıkları mekanlar farklı, zevkleri, yaşama bakış açıları farklı 45 müzisyeni, varolan gerçekleri bir kez daha hatırlatmak için bir araya getirdi: Doğa için çal!
"Divane Aşık Gibi" yollarda dolaşmaktan başka, hem mecazda hem de fikirde "Sen yağmur ol, ben bulut, Maçka'da buluşalım" diyoruz.
Yeni başladık, devam edeceğiz...
Sizi de bekleriz!"
... demiş arkadaşlar.. Çok hoş olmuş hakikaten. Biraz uzun gibi ama sabredin sonuna kadar, gayet güzel.. Bilmiyorum, bu şekilde bir yere varılır mı ama ben müzikal açıdan çok beğendim diyebilirim.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)